DİSK'in Grevi, İzmir ve CHP
Blogta yayınladığım CHP, Değişim ve Sosyal Demokrasi başlıklı yazımda, Perspektif'te yayınlanan Sosyalist Enteryasyonel bağlamındaki yazıda genel olarak bu durumlardan bahsetmiştim. Partinin işi hem zor, hem de önemli. Türkiye'deki olası değişimi üstlenecek, bu değişim olumlu anlamda anlamlandıracak, kısacası Türkiye'de yeni bir demokrasi açılımı sağlayacak olan şey, CHP'nin sosyal demokrat köklere, halkçı taleplere yaklaşabilme kapasitesi olacaktı. DİSK'in İzmir'deki grevi, yaşanan karmaşa ve oluşan kutuplar, bu yolda atılacak daha çok ve önemli adımlar olduğunu gösteriyor.
Son cumhurbaşkanlığı
seçimlerindeki yenilgiden sonra, Özgür Özel'le girilen yeni güzergah, iyi bir
değişimin habercisiydi. Düzenli mitingler, sokakla, eylem ve protestolarla oluşan
mesafenin 19 Mart sonrasında kapanması, İmamoğlu ile ilgili sürecin yeni bir
biçimlenme yaratması ve safları sıklaştırması, ama sıkılaşma içinde "biz
burada ezildik" diye bağıran yeni bir hizibin patlaması üzerine bir de
şimdi DİSK grevindeki gerginlikler, partinin yerel seçimlerden bu yana
kazandığı olumlu ivmeyi zedeledi.
Tarihsel açıdan grevler, 19. yüzyıldan itibaren halkın ve çalışanların sesi olan, oldukça eski araçlardır. 1830, 1848 grevleri Avrupa'da monarşilerin gücünü azaltıp, sistemi cumhuriyete yaklaştıran etkenler oldu. Sendikalar ve ellerindeki en büyük güç olan grevler, siyasi partilerin ve liberal demokrasilerin yerleşmesinden çok önce, halkın sesi olmayı başarmıştı. Pek çok sosyal demokrat parti, sendikaların içinden çıkmıştır. Türkiye'de de TİP böyle kurulmuştu. Sonrasında refah devleti uygulamaları ile sistem içinde kalan ama sistemi de sosyal haklar ve sosyal güvenlik bağlamında demokratikleştiren sendikalar ve grevler, 1970'lern neoliberal dalgasıyla güçsüzleşti. Değişen çalışma alanları ve sektörler, yeni iş tanımlarının henüz örgütlü hale gelmemesi, 1990'lardan itibaren sivil toplum örgütlerinin daha canlı bir demokratik değişim önermeleri, her şeyin piyasa ve para akışlarıyla ilgili olmasıyla grevlerin rolü kısmen eskidi.
Türkiye'de de 1970'lerde yükselen sendikal hareket, 12 Eylül ile durdurulsa da geçmiş on yıllarda kapsamlı grevler yapıldı; ses getiren eylemler oldu. Ama hem sendikaların gittikçe sararması, hükümet/devlet denetimine girmeleri, hem grev kararlarına karşı iktidarın aldığı lokavt kararlarının normalleşmesi, hem de sendikaların kendi içindeki hizipleşme/zenginleşme girdaplarının bitmemesi ile sendika ve grevin rolü gittikçe azalmıştı. Uzun süre sonra ilk kez bu kadar ses getiren bir eylemle karşılaştık. Bu blogtaki eylem ve protesto arşivi de bu açıdan bir arkaplan bilgisi veriyor.
Bugün yeniden Türkiye'de cumhuriyet/demokrasi/otoriterlik tartışmaları alevlenmişken, monarşileri zayıflatan grev geleneğinin yeni bir demokrasi için adımlar atması mümkün mü?
DİSK'in yarattığı etkiye/tepkiye bakacak olursak; grevin, partiye yönelik kurultay süreci ve liderlik değişimini etkilemek için kullanıldığını düşünen önemli bir kesim var. Bunu kanıtlamak zor ama partiyi zor duruma sokan bir durumun aleyhte delil olarak kullanılabileceği kesin. En azından partinin olumsuz imaja çekilmesi açısından etkili olur.
DİSK'in CHP'nin arka bahçesi gibi görülürken şimdi partiyi zora sokan bu hamlesinde, sendikanın kendi içindeki hesaplaşmaların da rolü olabilir. Çünkü sendikalar, sol/sosyal demokrat partilerden farksız. Pek çok fraksiyonun kendi içinde kısa süreli dalgalanmaları mevcut. Bir konfederasyon, yani sendikalar birliği olan DİSK'in içinde, şu anda grevde olan Genel-İş'in ağırlığı/rolü de bu sürecin parçalarından biri. Buna da ayrıca bakılmalı.
DİSK'in İzmir'de greve gitmesi kolay olan bir tercih. Ama zaten grev sayıca çok olunan yerde mümkün; sendikalar içinde en çok üyeye sahip olanı, iş yerinde bu tip kararlar alabiliyor. "Neden başka yerde grev yapmıyorlar"ın cevabı bu. Çünkü oralarda yeteri kadar örgütlü değiller.
Muhatabın sermaye gücü ya da devlet değil de belediye olması diğer bir konu. Belediye'nin bütçesi, çalıştırabileceği personel sayısı ve personel gideri kanunla belirlenmiş durumda. Esasen Türkiye'de belediyeler çok sıkı denetlenir ve hareket alanı da çok geniş değildir. Son soruşturmalar da göz ardı edilen/edilmemesi gereken konulardan biri bu. Belediyeler sürekli denetim altında. Ona rağmen hala bir sorun tespit edilebiliyor oluşu ayrı bir tartışma. Tabii burada belediyeye bağlı şirketler durumu var. Belediyeler, bu sıkı yasal çerçevede iş yapabilmek için, günümüzün normallerinden olan özel sektörle işbirliği içinde, kendi şirketlerini kurarak parasal akışları değiştirmeye ve yönetmeye çalışıyor.
Şirketler veya doğrudan belediye üzerinden personel alımı bu noktada yeni bir sorunu doğuruyor. Belediyelerin personel yönetimini becerememeleri, normalin üstünde işe alımlarla birlikte bu personeli düşük yaşam standartlarına ikna etmeleri zor. Türkiye şartlarında düşük tutulan ücretleri, belediye üzerinden yükseltmek mümkün mü? Hem evet, hem hayır. Daha iyi bir yaşam öneriniz varsa, bunun ekonomik boyutları olacağı açık. Belediyenin ödeyebileceği paranın bir sınırı olduğu da...
Grevlerin, çalışanların gerçek sesi olabilmesi için önce sendikal ağaların ortadan kalkması gerekli. Sendika liderlerinin demokratik dönüşümü, karşısında muhatap olunan partilerin/iktidar gücünün de halkın sesini duyma ve bunu yansıtma konusundaki tavırları belirleyici olacak. Zaten bu ses yeteri kadar duyulamadığı için bugün demokrasi tartışması yapıyoruz. Sendikalar kararlarını bir direktif, dış etkiyle değil kendi iç karar alma mekanizmalarını düzgün işleterek aldıklarını anlatabilmeli. Karşısındaki otoriteyi de oy hesabıyla korkutarak değil, tabanın sesi olduğuyla etkilemeli. CHP'nin de sosyal demokrat köklere geri dönebilmek için bu şekilde aslında kolay gibi görünen sorunların büyümesini engellemek için daha doğru adımlara ihtiyacı var. Bunun için doğru kadrolar, daha genç ve dinamik bir vizyon ilk adımlar olabilir. Altı Ok'taki halkçılık ve devrimcilik, bunları sembolize ediyor aslında...
DİSK'le sorununu çözemeyen CHP, yarın ona muhalif sendikalarla hiç muhatap olamaz; onları hiç ikna edemez. O yüzden konunun sadece İzmir içinde değil, parti yönetimi tarafından ciddiye alınıp bir an önce çözüme kavuşturulması gerekiyor. Çünkü konu, İzmir'deki DİSK grevinden ziyade, CHP'nin ülke vizyonu ve gelecek önerisi için bir staja dönüşmüş durumda.